OYUN
BOZAN
"Oh,
şimdi rahatladım. Uyuyan dev artık uyanacak"
|
Pearl
Harbour
sonrasında Churchill
|
Biliyor muydunuz?
|
İspanya'da "ya vaftiz ya ölüm"
sloganı ile Hristiyanlığa zorlanan Yahudilerin
(konverso) zamanla çoğalması sonucu İspanya'da
yahudi kanı taşınmayan asil aile kalmadığını
ve "Yeni Hristiyanların" devlet
içinde bu kadar yükselmesinin, halkta
infial uyandırması üzerine, Papa V. Nicholas'ın
konversoların devlet memuru olamayacaklarını
ilan ettiğini
Kaynak: İsrail Ulusu'nun Tarihi / Moshe
Sevilla - Sharon / Yeruşalayim 1981
|
NATO'nun güvenlik konsepti; entellektüeli
"terör" paranoyasına alet olma yolunda
askerleştirirken; askeri, "terörle mücadele"de
küresel güçlere hizmet etme yolunda entellektüelleştirir
ve milli reflekslerinden sıyırır
Askerin silahına davranmadığı olayların
listesini hiç yaptınız mı?
Harp Akademileri'nde emperyalizm başlığı
altında ABD niye es geçilir?
|
İki gün önce medyada sadece Yeni
Şafak'ın; o da köşede iki üç satır gördüğü bir
haber gözlerden kaçtı...
Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR)'ın Genel
Başkanı Abdülmelik Fırat; dünyanın en imtiyazlı
teröristi Öcalan'ın talimatı ile kurulduğu belirtilen
Demokratik Toplum Hareketi'nin başarılı olması
için "Öcalan Konsepti"nden kurtulması
gerektiğini söyledi.
Fırat'ın esas çarpıcı cümlesi sonda saklıydı :
"Öcalan konsepti ile devam ederse DEP ve
DEHAP gibi olur.Öcalan derin devletle çalışır.
Öcalan, Özel Harp Dairesi ve Gladyo ile ilişkili
biridir"
Normal şartlarda, küresel güçlerin Pravda'sı
şeklinde bir medyaya sahip olmayan bir ülkede
bu cümle gündemin merkezine otururdu.
Bu demeçle eş zamanlı olarak, sürekli "derin
devletle" bağlantılı olarak anılan DYP Lideri
Ağar'ın verdiği bir röportajda; PKK ve Öcalan'ı
yoketmek için İsrail'den alınan silahlara
50 milyon dolar ödendiği bilgisi tazelendi.
Bu iki demecin verildiği ülkede;
a) Leyla Zana isimli terörist beslemesi Yeşil
pasaportu ile ülkenin VIP salonlarını; yine yeşil
pasaport ile yurtdışında genellikle NATO toplantılarına
giden askerler ile paylaşıyordu.
b) Dünyanın en imtiyazlı teröristi Öcalan'ın
avukatlarına, adaya daha rahat gidip gelsinler
diye gemi tahsis edilmişti
c) Başbakan; 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı'nda; Avrupa Anayasası'nı imzalamak bahanesi
ile Ankara'da değildi.
d) Prens Charles; iki cümlesinden birini sürekli
"Birleşik Krallık" ifadesi ile süslediği
ve "dinlerarası diyalog"dan sözettiği
demeçler vere vere Mardin'i dolaşmakta idi
e) Ve tabi "diyalog" ile "diabolik"
güçlere hizmet edenler; ülkeye geri dönüşünün
zeminini hazırlamak için iftar yemeği taarruzuna
geçmişti.
Ülkemizin güzelliği; "akıllara ziyan"
listesini her gün farklı maddelerle yenileme
ve hiç bir zaman kendinizi tekrar etmeme lüksüne
sahip olmanız.
Normalde; bu ülkenin, vatanını seven, hatası ve
sevabı ile ülke kaygısı ile çalışan kadrolar tarafından
millet adına yönetildiğini inanıyorsanız; yukarıdaki
tarzda tablolar size her gün saç baş yoldurabilir.
Akıl sağlığınız açısından bu tür varsayımlardan
bir an önce sıyrılmanızı tavsiye ederiz.
Neticede size ait olması gereken bu ülkenin
;
Entellektüelleşmiş askerlerin silahı, askerleşmiş
entellektüellerin kalemi tuttuğu ve bu ikisinin
de küresel planlar doğrultusunda yönlendirildiği
bir NATO konsepti ülkesi olduğunun idrakine varırsanız;
hem akıl sağlığınızı korur; hem de bu devleti
ve ülkeyi tekrar sizin yapmanın dinamiklerini
daha iyi kurgularsınız.
Bu noktada; bu ülkede onbinlerce şehidimize ve
canımıza malolan PKK senaryosunun ve bunun
çözülmesi ile birlikte geliştirilen kürtçülük
akımının arka planını çok iyi okumanız gerekiyor...
Bunun için önünüze kağıt kalem alın ve bu ülkede
askerin silahını çekmediği olayların bir listesini
yapım :
a) Öcalan'ın getirilişi sonrasında; birden
"biz bu konuda duygusalız" diyerek "demokrasi"
adına Öcalan'ın asılması için tavır koymayan...
b) Süleymani'ye de; kendisini doktrine
eden müttefiki başına çuval geçirirken ve geçirdikten
sonra en ufak bir karşı hamle bile yapmadığı gibi
hala "müttefiklik" ilişkisini sürdüren...
c) Limanları ve havaalanları hem Irak işgali
öncesinde, hem de şimdi, ABD'nin lojistik üssüne
dönüşürken; ABD askerinin üstünü arayan binbaşısının
görev yerini değiştirecek kadar omurgası zedelenmiş
ve "ne yapalım İskenderun limanı valiliğin
kontrolünde" demeci verecek kadar halkını
salak yerine koyan...
d) Yıllarca milletin başını "irtica"
diye ütüleyip, ondan sonra "irtica"
yaygarası ile iktidara taşınan AKP kadroları,
ABD-AB-İsrail üçgeninde ülkeyi federal bir kaosa
sürüklerken şiirsel bir suskunluğa bürünen..
e) Kuzey Irak'a tek bir helikopter bile
sokamadığı halde milyarlarca dolarlık tank ve
AWACS ihalelerini masaya yatıran; Telafer'de onlarca
sivil ABD tarafından katledilirken gıkı bile çıkamayan
ve buna rağmen hala medyaya, "NATO tatbikatında
birinci olan Özel Kuvvetler" haberleri
servis edecek kadar düştüğü durumun farkına varmayan
"sizin" askeriniz.
Bu noktada; bu anlayıştan kurtulunmadığı sürece,
babanız olsa tanımamak, her vatanseverin görevidir.
Bu yazıyı görevi gereği okuyanlar kusura bakmasınlar
ama dost acı söyler.
Bizim kusurumuza bakacaklarına; açıp Harp Akademileri'nde
okutulan kitaplarda emperyalizmle ilgili bölümlere
bir göz atsınlar.
Bu ülkenin subaylarına emperyalizm başlığı altında
İngiltere dahil bir çok ülkenin politikalarının
anlatıldığını görecekler.
Neyi göremeyecekler dersiniz : tabiki ABD'yi.
Emperyalizmi okuturken; ABD'yi es geçen bir
anlayışın bu ülkenin güvenlik politikasını üretmesi
mümkün değildir.
Bu milletin tarihsel misyonuna ve bağımsızlık
özlemine cevap verebilecek anlayışa ve güce sahip
olması da...
Bu arada; çağdaşlaşmayı, astsubayın altındaki
arabanın modeli ile ölçmediğimizi ve Atatürk'ün
muasırlaşma derken de, Avrupa'nın Opel, ABD'nin
Ford fabrikalarını işaret etmediğini belirtmeyi
zul sayarız ;
Askerleşen entellektüellerimize de, entellektüelleşen
askerimize de...
K.D.
|