OYUN
BOZAN
"Savaş
hiledir"
|
Hz. Muhammed
|
Biliyor muydunuz?
|
1500'lü yılların başında İspanyol şifrecilerin;
Fransızların yaydığı "asla kırılamaz"
dezenformasyonuna güvenerek tek alfabeli
yerine koyma yöntemi ile şifrelemeye devam
etmeleri sonucu onlarca yıl şifrelerinin
Fransa ve Vatikan tarafından okunduğunu
ve bu dezenformasyonun bugün ABD tarafından
yayılan "128 bit ve üzeri şifrelemeler
asla kırılamaz" dezenformasyonu ile
çok benzeştiğini..
|
Toplumlar arası
"eblehlik farkı"
dezenformasyonun
kaynağını tespit
etmek için yararlı.
"Emperyalizme Tek
Raporla En Fazla
Hizmet Eden
Akademisyen Ödülü"
Baskın Oran'a mı,
Fikret Başkaya'ya
mı verilmeli ?
"Azınlık" raporu
ile TSK'nın tepkisizliği
toplumun gözünün
içine sokulmuş oldu.
Akşam durup
dururken;
"Da Vinci"'yi ,
Hristiyanlığın Şeytan
Ayetleri başlığı ile
niye ana
sayfaya taşıdı?
Katoliklerle işbirliğini
savunan yazar kim?
|
Bir ülkede gerçekleştirilen dezenformasyonun
kalitesi; o ülke insanının da eğitiminin ve bilinçinin
de bir göstergesidir.
İnsanlar eğitimli ve bilinçli ise; dezenformatif
güçlerin işi daha zordur ve kamuoyunu yanlış yönlendirmek
için daha fazla çaba göstermek, daha dolaylı yolları
kullanmak zorundadırlar.
Millet ne kadar eblehleşirse; dezenformatif güçlerin
de işi o kadar kolaylaşır.
Bilinçli veya eğitimli olduğundan değil ama; yüzyıllardır
binlerce oyunun döndüğü bir coğrafyada yaşamanın
getirdiği reflekslerden; içselleştirdiği "şark
kurnazlığının" verdiği avantajlara kadar
Türk millleti üzerinde dezenformasyonun niteliği
ile; Bush gibi bir adamı seçen ve hala yeniden
seçmeye çok yakın olan ABD milleti üzerinde gerçekleştirilecek
dezenformasyonun niteliği de bu nedenle farklı
olmalıdır.
Bu nedenledir ki;
"Enerjisiz Kalacağız" manşetlerinin
atıldığı günlerde aynı zamanda E-5'teki ışıkların
günlerce kapatılması ve hemen ardından Türkiye'yi
gaza boğan milyarlarca dolarlık doğalgaz boru
hatları ve santralleri ihalelerine girilmesini
bu ülkede kimse yutmadı.
Milletin; cebinden milyarlarca doların alınıp;
Rusya bağlantılı enerji tekellerine sifonlamasına
tepki vermemesinin sebebi "dezenforme"
olması değil; uyuşmuşluğunun göstergesi idi.
Fakat; ABD'deki bir elektirik kesintisi ve bir
kaç "sarı bülten", "turuncu bülten",
"teröristler kapımızda" açıklaması ile
toplumun bütün dinamikleri bir gecede değiştirildi.
Bu nedenledir ki;
Türkiye'de; hiç bir zaman;
eski MİT Başkanı'nın Başbakan, eski Genelkurmay
Başkanı'nın Dışişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı'nın
oğlunun Telekomunikasyon Kurumu Başkanı, Holding
Yönetim Kurulu üyelerinin Başkan Yardımcısı ve
bakan olduğu bir sistemi
millete demokrasi diye yutturamazsınız.
ABD'de ise bırakın demokrasiyi diye yutturmayı;
bu sistemi yeniden seçtirebilirsiniz bile. İşte
bu yüzden; tepkisizlikten nasır bağlamış bu toplumun
ölüsünü bile, ABD milletinin en uyanık haline
değişmemek gerekir.
Toplumlar arası eblehlik farkının
dezenformasyon kalitesinde yarattığı fark; sözkonusu
Türk medyası olunca çok işe yarıyor.
Türk medyası üzerinden yaratılan fırtınaların
hangilerinin dış, hangilerinin iç kaynaklı olduğunu
"eblehlik farkı" testine tabi tutarak
çok rahat tespit edebilirsiniz.
İki örnek üzerinden konuşalım.
Bir tanesi; günlerdir tartışılan Başbakanlık
İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun yayınladığı "Baskın
Oranındır" tarzı rapor.
Dünya tarihinde "emperyalizme tek bir
raporla en fazla hizmet eden akademisyen ödülü"
verilecekse; Baskın Oran, Huntington ve Fukuyama
gibi abilerinin ardından bir mansiyonu kesin hakedecektir.
Tabi; yazdığı raporu; Fikret Başkaya'nın "paradigmanın
iflası" isimli kitabından ciddi anlamda esinlenerek
yazdığı ortaya çıkarsa ödülünü elinden alıp,
Başkaya'ya verebilirler ama sonuçta küresel güçler
açısından bir şey değişmez.
Bu raporun basına düşmesi ile birlikte; ortaya
bir de; "akademisyenin densizliği/zamansızlığı
" havası da yayıldı ve Başbakan'dan Abdullah
Gül'e kadar hükümet üyelerinin nasıl da bu rapora
karşı oldukları konuşulmaya başlandı.
Hükümet bir yandan raporun sorumluluğundan
sıyrıldı, bir yandan da raporun içeriğinin kamuoyunda
tartışılmasına vesile oldu. Ve tabi tepkisizlikten
nasır bağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin buna
bile tepki göstermeyeceğini ve sineye çekeceğini
test etmiş oldu. (Pentagon'un "TSK'nın tepkisi
sinirlenmekten öteye geçemez" tespiti ne
kadar da doğruymuş. Adamlar; doktrine ettikleri
kurumu bilmeyecek de biz mi bileceğiz. )
Bir yandan raporu kamuoyuna salıp; bir yandan
da "habersizdik" havası yaratmak; Türk
Milleti'ni tanıyanların yarattığı bir dezenformasyon
dalgasıdır.
İkinci örnekte ise; karşımızda Akşam gazetesinin
dünkü nüshası duruyor.
Akşam; durup dururken ana sayfasından "Hristiyanlığın
Şeytan Ayetleri" başlığı ile Dan Brown'un
şu ünlü "Da Vinci Şifresini" yeniden
gündeme getirdi ve bu kitabın Hristiyanlığın yüzlerce
yıllık temel öğretilerini sarsmasından ve "paganizmi
yani putperestliği" övmesinden şikayetçi
oldu.
Bunla kalsa kurtulabilirlerdi belki ama; bir de
bu habere yorum olarak; yarım sayfa, Patrikhane
ile hayli yakın ilişkilere sahip Prof. Hatemi'nin
"bu kitap Katolikliğe karşı ısmarlanmıştır",
"Opus Dei'nin mafya ile ilişkisi yoktur"
gibi ifadelerini içeren yorumlarını ekleyince
Akşam'ın dezenformasyon çabası gittikçe anlamsızlaştı
ve eblehleşti. En azından hastanelik ettikleri
ve Da Vinci'yi Türkiye'nin gündemine ilk kez taşıyan
Serdar Turgut'un yorumunu hap kadar vermeselerdi.
Aylar önce çıkan bir kitabı yeniden ana sayfaya
taşımanın anlamsızlığını bırakın; %99'u müslüman
olan bir ülkede; "Hristiyanlık Elden Gidiyor"
kaygısını dile getirmenin bize ne faydası
olduğunu anlamak imkansız.
Ama belki size bir ipucu verebiliriz.
Bu haberin hemen yanıbaşında "MİT'e Arman
Suar mı Geliyor?" başlığı ile "MİT'in
Yeni Başkanı Kim Olacak?" spekülasyon denizine
katkıda bulunan Güler Kömürcü'nün haberini görüyorsunuz.
Bu noktada aklıma; Güler Kömürcü'nün
Teşvikiye'deki "cafe"lerde yaptığı sohbetlerde
kullandığı "Katolikliğe destek olmalıyız,
onlarla işbirliği yapmalıyız" şeklindeki
yorumları geliyor...
Sonra sabah haberlerinde Karamehmet'in temerrüte
düşen ödemesini gerçekleştirdiğini dinliyorum...
Yurdum baronlarının çıkış yolları bulmak için aynı
anda hem Katoliklerle, hem şeytanla aynı yatağa
girmesi konusunda yeteneği ile bir kez daha
gurur duyuyorum.
Aynı yeteneği bir de dezenforme ederken gösterseler...
K.D.
|