
100.
Yıl Mutabakatı
"En
çok gururlanacağımız şey hiçbir zaman
düşmemek değildir, her düştükten sonra
kalkmaktır"
|
Konfüçyus
|
Tayyip Erdoğan'ın
"anti-İsrail" söyleminin; Türkiye'ye
bedeli, İsrail'e kendimizi affettirmek istercesine
aktarılan milyarlarca dolarlık silah ihalesi
oldu. Yine RTE'nin söylemleri ile taçlandırılan
"anti-Amerikancı" sürecin maliyeti
ne olacak; bekleyip, görelim!.
"Metal Fırtına"
fenomeni ile beraber gündemleştirilen "anti-Amerikancı"
hissiyattan rahatsız olan ABD'nin; bu hissiyati
giderecek değil, aksine kaşıyacak bir üslup
tutturması fazlası ile dikkat çekici.
Metal Fırtına kitabında;
savaş anında başkomutan olması gereken Cumhurbaşkanı
pek ortalıkta gözükmezken; Tayyip Erdoğan, siyasi
lider konumundan, "Komutan" konumuna
yükseltiliyor. Erdoğan'ın bir kaç sene önce
bir şiir üzerinden yapılan operasyonla; "devlet
düşmanı" kategorisinden liderliğe yükseltildiği
hatırlanırsa, bu ayrıntı daha bir anlamlı.
OPERASYON ÇANKAYA
RTE/AKP; nasıl Erdoğan'ın
bir anti-kahraman(milletin hassasiyetlerine
cephe alan bir devlet) üzerinden kahramanlaştırılması
ile iktidara getirildiyse; bu sefer anti-kahraman
rolüne bizzat ABD soyunuyor.
Ortadoğu'nun dönüşümü
senaryosunda; Türk Devleti'nin dönüşümü gerekliyse
ve Türk Devletinin derin bürokrasisi , iktidarı
sınırlı Başbakanlık makamı üzerinden değil,
devlet hiyerarşisinde kilit konumda bulunan
Cumhurbaşkanı üzerinde şekillendirilebiliyorsa;
küresel güçlerle senkron bir ismin Çankaya'ya
taşınması; birileri açısından birinci önceliktir.
Topluma bir medya perdesi önünde izlettirilen
"anti-Amerikancılık" işte bu noktada
ABD'nin çıkarları lehine ANA SENARYOYU derinleştirmek
için kurgulanır.
"OPERASYON ÇANKAYA"'nın
yan senaryolarından bir tanesi; AKP'ye alternatif
oluşturabilecek sağ ve sol partilere meyledebilecek
seçmenlerin kafalarının "Yeni" Liderlerle
karıştırılmasıdır. (Bkz. Uzan Operasyonu)
|
Bir
önceki yazıda "Metal Fırtına" başlıklı
kitap üzerinden yaratılan kamuoyu ve yan etkilerinin
incelenmesi için ortaya "Senaryo
Matruşkaları" tezini atmıştık.
ABD'nin kuş beyinli (şahin & güvercin) yöneticilerinin
ve gazetecilerinin; Türkiye'deki "anti-Amerikanizm"
konusunda kaygılarını ve ültimatomlarını yüksek
sesle dile getirmeye başladığı dönemle eş zamanlı
olarak piyasaya çıkan ve profili yükseltilen bu
"ucuz roman"ı (Satış fiyatı 6 YTL) ;
yayınlayan yayınevinin Fethullah Gülen'le bağlantılı
TİMAŞ yayınlarından çıkması gibi konuların üzerinden
bir tez geliştirmek isterdik.
Ama bu; "komplocu" çamuru için çok
kolay bir hedef olurdu.
Ortaya konulan tez; "ilişki şebekeleri"
üzerinden değil, kitabın içeriği üzerinden geliştirilen
bir tezdi.
Özetlemek gerekirse; Metal Fırtına'nın; bir senaryolar
matruşkasının en küçük matruşkası olduğunu vurgulamış
ve
bu kitabın; arka planda Türkiye'deki güvenlik
bürokrasinin algılamasını şekillendirmek için
gerçekleştirilen bir simulasyonun yan ürünü olarak
topluma servis edildiğini savunmuştuk.
Ve şu soruyu eklemiştik : Toplumu şekillendirmek
üzere servis edilen kitap ve bürokrasinin ABD
tehdidini algılamasını şekillendirmek üzere bu
kitaba konu olan TÜREV SENARYO belli fakat ESAS
SENARYO hangisi?
Bu noktada dikkatinizi çekmek isterim...
Kendisi ve çevresi İsrail ve lobileri ile her
türlü ilişki kuran; ABD'nin siyonist lobilerinden
"Cesaret Ödülü" alan Erdoğan'ın birden
"anti-İsrail" söylemine bürünmesinin
ardından; Türkiye'deki bürokrasi adeta bunu affettirmek
istercesine İsrail'e yine milyarlarca dolar akıtacak
hamleler yaptı.
Türkiye'de son dönemdeki "anti-Amerikan"
söylemin merkezine yine; daha bir kaç ay öncesine
kadar "ABD askerleri için dua eden",
Türkiye'yi ABD'nin lojistik üssüne dönüştüren
Tayyip Erdoğan oturtuluyor ve Başbakan'ı ABD'yi
eleştirirken buluyoruz.
Askerlerinin başına çuval geçirildikten sonra
bile sesini çıkarmayanlar;
Türkiye'nin toprakları Ankara'dan Mersin'e; Irak'ın
kuzeyinde kurulan kürdistan'ın finansman üssüne
dönüştürülürken seyreden ve meyveleri toplayanlar;
birden ABD'yi eleştirir konuma geçiyor.
Daha da ilginci; "anti-Amerikancılık"tan
rahatsız olduğunu her vesile ile dile getirmeye
başlayan ABD yönetimi;
Anti-Amerikancılığı azaltacak değil; çoğaltacak
karşı psikolojik hamlelerin hem ABD'de de, hem
Türkiye'de zeminini hazırlıyorlar.
Bendeniz;
bu AKP-ABD ortak yapımı "Anti-Amerikancılığın"
sonrasında ilişkileri düzeltmek için ABD'ye ne
tavizler vereceğimizi merakla bekliyorum.
"Anti-İsrail" = 1.5 milyarlık ihale
"Anti-ABD" = ?
Bekleyip, göreceğiz fakat sözkonusu gelişmelerin;
"Metal Fırtına" sendromu ile eşzamanlı
olması; ciddi soru işaretlerini de beraberinde
getiriyor.
Dikkatinizi çekti mi bilemem ama Metal Fırtına
kitabında,
Tayyip Erdoğan'ın profili; "komutan"
seviyesine yükseltilirken; savaş zamanında devlet
hiyerarşisindeki konumu daha da bir pekişmesi
gereken Cumhurbaşkanı pek ortalıkta gözükmüyor.
O kadar ayrıntıyı düşünen yazarların atladığı
küçük bir ayrıntı mı...
Yoksa "Metal Fırtına" kitabının sadece
bir parçası olduğu ESAS SENARYO'nun temel hedefi
ile bağlantısı var mı?
Madem "politik-kurgu"lar bugünlerde
popüler.
Gelin biz de sizinle politik kurgu kulvarında
dansedelim.
Yalnız başlamadan önce lütfen bu satırlarını bir
"alternatif düşünce seansı" olduğunu
gözardı etmeyin.
Bu satırlar; "tek doğru"
olduğu iddiası ile değil; "olası doğrulardan
biri olabilme ihtimalinin olduğu"
iddiası ile kaleme alınıyor. Dolayısı ile; bu
köşenin niyetini algılamak için biraz iyiniyet,
biraz da istatistik bilgisi yeterli.
Önce operasyonumuza bir ad koymak lazım; her
"savaş oyunu"nun bir ada ihtiyacı vardır...
Bizimkisinin adı
"OPERASYON ÇANKAYA" olsun...
Bu operasyonun temel amacını; kendimizi Pentagon'a
oturtup, oradan formüle edelim :
"Türkiye'de işbirliği yaptığımızı siyasi
kadroların altındaki zemin; kamuoyunun aleyhimize
dönmesi ve devlet bürokrasisinin mevcut iktidara
yönelik sabırsızlığının artması ile gittikçe
kayganlaşmaktadır.
AKP; ekonomi ve idari belli alanlarda, hedeflerimiz
doğrultusunda kadrolaşmayı ve senkronizasyonu
sağlamıştır ama özellikle güvenlik bürokrasisi
bünyesinde baştaki uyumlu hava; sözkonusu
güvenlik bürokrasisine tabandan gelen baskının
da etkisi ile kaybolmaktadır.
Bu durumda, işbirliği yaptığımız kadroları
iktidarda tutmak ve Türkiye'deki derin bürokrasiyi
değiştirebilmek için kilit konumda bulunan
Cumhurbaşkanlığı koltuğuna; bizimle senkron
Tayyip Erdoğan'ı oturtmak için yeni zeminler
yaratmalıyız
Ortadoğu operasyonunda başlatacağımız ikinci
safha; bu safha çerçevesinde Türk Devletini
dönüştürme ve Kıbrıs ile ilgili planlarımız
gözönüne alındığında; bu zemini bir an önce
oluşturma zorunluluğu ile karşı karşıyayız.
|
Bu temel amaç iki kulvar üzerine oturtulmalıdır.
1) RTE/AKP arkasındaki kamuoyu desteğini
derinleştirmek
2) Güvenlik bürokrasisinin Tayyip Erdoğan'a
yeni bir açı ile bakmasını sağlamak
Peki bunu nasıl yapacağız ?
Aslında işin sırrı 28 Şubat sürecinde gizli.
Gelin 28 Şubatı farklı bir gözle analiz edelim.
Tayyip Erdoğan'ı iktidara; Tayyip Erdoğan'ı "anti-laik",
"şeriatçı" gösteren ve bunu yaparken;
"İslam"'la devleti karşı karşıya getiren
anlayış taşıdı ki; AKP'nin tabanını, RP'nin marjinal
tabanından, daha toplumsal zemine taşıyan işte
bu negatif kampanyaydı.
Herkesi Cumhuriyet okuru zannedenlerin gaza getirilmesi
ile Tayyip Erdoğan'a yönelik başlatılan kampanya;
Erdoğan'ın "bir şiir yüzünden"
hapse atılarak kahramanlaştırılması (algılamalardan
sözediyoruz) ile taçlandırılınca; AKP denilen
fenomen; başta TSK olmak üzere, bizzat AKP karşıtı
dinamikleri temsil ettiği düşünülenler tarafından
yaratıldı.(Bu konuda kaleme aldığım; "Haç
Yolunda Değil Hac Yolunda" başlıklı raporda
bu tezin ayrıntıları mevcut)
Milletin hassasiyetlerinden uzak "devlet"'e
karşı; halkın içinden milletin hassasiyetlerini
taşıyan bir Kasımpaşalı liderleştirildi.
Tayyip Erdoğan'a ise sadece kendisine sunulan
bu tahta oturup; karizmasını kiralamak kalıyordu.
Belli güçler şimdide benzer bir sorunla karşı
karşıya.
AB-D ve İsrail'le yakınlaşmanın ucunu kaçırıp;
tabanı nezdinde hayal kırıklığı yaratan ve politikasızlığı;
hayal bohçacısı medya tarafından bile artık
perdelenmekte zorlanan AKP'nin yeniden halkın
nezdinde "kahramanlaştırılması" gerekiyor
ki; her kahraman için gerekli
olan anti-kahraman rolüne bu sefer bizzat ABD
soyunuyor.
Halkın "anti-Amerikan" zemine çekilmesi;
Tayyip Erdoğan'ın "anti-Amerikan/anti İsrail"
portresinden ipuçları vermeye başladığı noktada
daha bir anlamlı hale geliyor.
Halledilmesi gereken ufak bir pürüz daha sözkonusu.
Eğer; nihai hedef; Türkiye'nin derin bürokrasisini
(güvenlik & yargı) dönüştürmek ve bunun için
Çankaya'ya küresellerle uyumlu bir isim olan RTE'yi
yerleştirmekse;
sadece toplum üzerine yapılan bir operasyon yeterli
olmayacaktır.
Bürokrasinin de ikna edilmesi gerekir.
Daha bir kaç sene önce "devlet düşmanı"
kategorisinde bulunurken; bir kaç hokus-pokusla
Başbakan olan birisini; devletin en hassas tepesi
olan Çankaya'ya taşımak ayrı bir beceri gerektiriyor.
Artık "köşe" olmuş yazarların da açıkça
yazdığı gibi RTE'yi Başbakanlığa ABD taşıdı.
Fakat RTE'yi Cumhurbaşkanlığı makamına; "anti-ABD"
taşıyabilir. RTE'inin derin devlet nezdinde meşruiyetini
ve güvenilirliğini ancak "anti-ABD"
kurgulayabilir.
Toplumdan sonra; devlet mekanizmalarının da, ABD'ye
karşı alternatif senaryoları düşünmeye yavaş yavaş
da olsa zorlanmaya başladığı bir ortamda;
RTE, "Metal Fırtına" kitabı ile bir
savaş ortamını başarı ile yürüten, ticari zekası
ile savaşı durduran politikayı yaratan ve bizzat
başkomutan rolündeki Genelkurmay Başkanı tarafından
"Komutan" sıfatı ile rütbelendirilen
bir konumda buluyor kendini.
Kısacası; bir "şiirle"; devlet düşmanlığından
liderliğe taşınan RTE'nin; liderlikten Başkomutanlığa
(Cumhurbaşkanlığı) geçişinin işaret fişeği bir
kitapla atılıyor.
MGK'nin TESEV ayarında bir think-tank'e dönüştürüldüğü
ve kriz simulasyonları icra edeceğini de hatırlamak
gerekiyor .
Toplumdaki tabanın da oluşması ile birlikte; devlet
bürokrasisinin ABD ile ilgili bir krizi simule
etmesi ve bu ortamda RTE/AKP'nin derin bürokrasi
nezdinde imajının cilalanması gündeme gelebilir.
Başta belirttiğimiz "OPERASYON ÇANKAYA"'ya
dönersek...
Bu operasyonun olası safhalarını masaya yatıralım...
a) "Metal Fırtına" kitabı
ile toplumdaki "anti-ABD" duyguları;
RTE/AKP çevresinde odaklanır;
b) AB-D/İsrail merkezli politikası
artık çok fazla deşifre olmaya başlayan
AKP'nin kayan zeminide; bu "anti-ABD"
hissiyatı üzerinden perdelenerek; "helal
olsun bizim çocuğa; ABD'ye kafa tutuyor"
cümlesini kuranlara; RTE'nin Musevi lobilerinden
aldığı "Cesaret Madalyaları" da;
ABD askerleri için ettiği dualar tek tek
unutturulur.
c) Metal Fırtına'ya ilham kaynağı
olan "TÜREV SENARYO" ile; devlet
bürokrasisi nezdinde RTE/AKP'nin kriz/devlet
yönetim kapasitesi cilalanır ve olası direnç
noktaları yumuşatılır. RTE'nin "tüccar
zihniyeti"nin; devleti en derin çıkmazlardan
nasıl çıkaracağının ince bir propagandası
yaplır.
d) Yürütülen yan operasyonlarla;
olası bir seçimde AKP'ye karşı alternatif
oluşturabilecek sağ ve sol partiler nezdinde
parti tabanlarının ve toplumun kafası karıştırılır.
(Bkz : Uzan Operasyonu).
|
Bu durumda RTE'ye düşen tek şey;
Toplum nezdinde "Anti-emperyal" söylemini
kontrollü bir şekilde sivrileştirirken; arka planda
gizli genelgeler, özel anlaşmalar ve becerikli
danışmanlar ağı ile AB-D-İsrail ilişkilerini eskisi
gibi sürdürmektir.
Bu danışıklı döğüş "anti-Amerikancılık";
kurtu gören sürüyü, en yakınındaki çobana sarılmak
konusunda ikna etmeye yeter de artar bile.
Neticede karizmasını kiralayan lider Erdoğan
aşağıdaki cümleyi sarfetmiş bir Başbakan'dır.
Gerçi kendi tabanıma ve seçmenlerime hitap
ederken sizinle işbirliğine bu kadar istekli
gözüktüğüm izlenimini vermiyorum, ama onu
da anlayışla karşılayın ve bu söylediklerimi
esas alın. |
Gerisini siz düşünün...
Bir alternatif düşünce seansının da sonuna
geldik.
Düşüncelerinizi standart medya ile durulamayı
unutmayınız sevgili okur.
B.G.
|