www.acikistihbarat.com

18 Şubat 2005 Cuma





OYUN
BOZAN
ABD BAŞBAKANLIĞA; ANTİ-ABD CUMHURBAŞKANLIĞINA TAŞIYACAK

(Metal Fırtına; Operasyon Çankaya'nın Başlangıç Noktası mı?)

Behiç Gürcihan




100. Yıl Mutabakatı



 

"En çok gururlanacağımız şey hiçbir zaman düşmemek değildir, her düştükten sonra kalkmaktır"
Konfüçyus

 

Tayyip Erdoğan'ın "anti-İsrail" söyleminin; Türkiye'ye bedeli, İsrail'e kendimizi affettirmek istercesine aktarılan milyarlarca dolarlık silah ihalesi oldu. Yine RTE'nin söylemleri ile taçlandırılan "anti-Amerikancı" sürecin maliyeti ne olacak; bekleyip, görelim!.

 

 

 

 

 

 

"Metal Fırtına" fenomeni ile beraber gündemleştirilen "anti-Amerikancı" hissiyattan rahatsız olan ABD'nin; bu hissiyati giderecek değil, aksine kaşıyacak bir üslup tutturması fazlası ile dikkat çekici.

 

 

 

 

 

 

 

Metal Fırtına kitabında; savaş anında başkomutan olması gereken Cumhurbaşkanı pek ortalıkta gözükmezken; Tayyip Erdoğan, siyasi lider konumundan, "Komutan" konumuna yükseltiliyor. Erdoğan'ın bir kaç sene önce bir şiir üzerinden yapılan operasyonla; "devlet düşmanı" kategorisinden liderliğe yükseltildiği hatırlanırsa, bu ayrıntı daha bir anlamlı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

OPERASYON ÇANKAYA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

RTE/AKP; nasıl Erdoğan'ın bir anti-kahraman(milletin hassasiyetlerine cephe alan bir devlet) üzerinden kahramanlaştırılması ile iktidara getirildiyse; bu sefer anti-kahraman rolüne bizzat ABD soyunuyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ortadoğu'nun dönüşümü senaryosunda; Türk Devleti'nin dönüşümü gerekliyse ve Türk Devletinin derin bürokrasisi , iktidarı sınırlı Başbakanlık makamı üzerinden değil, devlet hiyerarşisinde kilit konumda bulunan Cumhurbaşkanı üzerinde şekillendirilebiliyorsa; küresel güçlerle senkron bir ismin Çankaya'ya taşınması; birileri açısından birinci önceliktir. Topluma bir medya perdesi önünde izlettirilen "anti-Amerikancılık" işte bu noktada ABD'nin çıkarları lehine ANA SENARYOYU derinleştirmek için kurgulanır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"OPERASYON ÇANKAYA"'nın yan senaryolarından bir tanesi; AKP'ye alternatif oluşturabilecek sağ ve sol partilere meyledebilecek seçmenlerin kafalarının "Yeni" Liderlerle karıştırılmasıdır. (Bkz. Uzan Operasyonu)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Bir önceki yazıda "Metal Fırtına" başlıklı kitap üzerinden yaratılan kamuoyu ve yan etkilerinin incelenmesi için ortaya "Senaryo Matruşkaları" tezini atmıştık.

ABD'nin kuş beyinli (şahin & güvercin) yöneticilerinin ve gazetecilerinin; Türkiye'deki "anti-Amerikanizm" konusunda kaygılarını ve ültimatomlarını yüksek sesle dile getirmeye başladığı dönemle eş zamanlı olarak piyasaya çıkan ve profili yükseltilen bu "ucuz roman"ı (Satış fiyatı 6 YTL) ; yayınlayan yayınevinin Fethullah Gülen'le bağlantılı TİMAŞ yayınlarından çıkması gibi konuların üzerinden bir tez geliştirmek isterdik.

Ama bu; "komplocu" çamuru için çok kolay bir hedef olurdu.

Ortaya konulan tez; "ilişki şebekeleri" üzerinden değil, kitabın içeriği üzerinden geliştirilen bir tezdi.

Özetlemek gerekirse; Metal Fırtına'nın; bir senaryolar matruşkasının en küçük matruşkası olduğunu vurgulamış ve
bu kitabın; arka planda Türkiye'deki güvenlik bürokrasinin algılamasını şekillendirmek için gerçekleştirilen bir simulasyonun yan ürünü olarak topluma servis edildiğini savunmuştuk.

Ve şu soruyu eklemiştik : Toplumu şekillendirmek üzere servis edilen kitap ve bürokrasinin ABD tehdidini algılamasını şekillendirmek üzere bu kitaba konu olan TÜREV SENARYO belli fakat ESAS SENARYO hangisi?

Bu noktada dikkatinizi çekmek isterim...

Kendisi ve çevresi İsrail ve lobileri ile her türlü ilişki kuran; ABD'nin siyonist lobilerinden "Cesaret Ödülü" alan Erdoğan'ın birden "anti-İsrail" söylemine bürünmesinin ardından; Türkiye'deki bürokrasi adeta bunu affettirmek istercesine İsrail'e yine milyarlarca dolar akıtacak hamleler yaptı.

Türkiye'de son dönemdeki "anti-Amerikan" söylemin merkezine yine; daha bir kaç ay öncesine kadar "ABD askerleri için dua eden", Türkiye'yi ABD'nin lojistik üssüne dönüştüren Tayyip Erdoğan oturtuluyor ve Başbakan'ı ABD'yi eleştirirken buluyoruz.

Askerlerinin başına çuval geçirildikten sonra bile sesini çıkarmayanlar;

Türkiye'nin toprakları Ankara'dan Mersin'e; Irak'ın kuzeyinde kurulan kürdistan'ın finansman üssüne dönüştürülürken seyreden ve meyveleri toplayanlar;

birden ABD'yi eleştirir konuma geçiyor.

Daha da ilginci; "anti-Amerikancılık"tan rahatsız olduğunu her vesile ile dile getirmeye başlayan ABD yönetimi;

Anti-Amerikancılığı azaltacak değil; çoğaltacak karşı psikolojik hamlelerin hem ABD'de de, hem Türkiye'de zeminini hazırlıyorlar.

Bendeniz;

bu AKP-ABD ortak yapımı "Anti-Amerikancılığın" sonrasında ilişkileri düzeltmek için ABD'ye ne tavizler vereceğimizi merakla bekliyorum.

"Anti-İsrail" = 1.5 milyarlık ihale

"Anti-ABD" = ?

Bekleyip, göreceğiz fakat sözkonusu gelişmelerin; "Metal Fırtına" sendromu ile eşzamanlı olması; ciddi soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Dikkatinizi çekti mi bilemem ama Metal Fırtına kitabında,

Tayyip Erdoğan'ın profili; "komutan" seviyesine yükseltilirken; savaş zamanında devlet hiyerarşisindeki konumu daha da bir pekişmesi gereken Cumhurbaşkanı pek ortalıkta gözükmüyor.

O kadar ayrıntıyı düşünen yazarların atladığı küçük bir ayrıntı mı...

Yoksa "Metal Fırtına" kitabının sadece bir parçası olduğu ESAS SENARYO'nun temel hedefi ile bağlantısı var mı?

Madem "politik-kurgu"lar bugünlerde popüler.

Gelin biz de sizinle politik kurgu kulvarında dansedelim.

Yalnız başlamadan önce lütfen bu satırlarını bir "alternatif düşünce seansı" olduğunu gözardı etmeyin.

Bu satırlar; "tek doğru" olduğu iddiası ile değil; "olası doğrulardan biri olabilme ihtimalinin olduğu" iddiası ile kaleme alınıyor. Dolayısı ile; bu köşenin niyetini algılamak için biraz iyiniyet, biraz da istatistik bilgisi yeterli.

Önce operasyonumuza bir ad koymak lazım; her "savaş oyunu"nun bir ada ihtiyacı vardır...

Bizimkisinin adı

"OPERASYON ÇANKAYA" olsun...

Bu operasyonun temel amacını; kendimizi Pentagon'a oturtup, oradan formüle edelim :

"Türkiye'de işbirliği yaptığımızı siyasi kadroların altındaki zemin; kamuoyunun aleyhimize dönmesi ve devlet bürokrasisinin mevcut iktidara yönelik sabırsızlığının artması ile gittikçe kayganlaşmaktadır.

AKP; ekonomi ve idari belli alanlarda, hedeflerimiz doğrultusunda kadrolaşmayı ve senkronizasyonu sağlamıştır ama özellikle güvenlik bürokrasisi bünyesinde baştaki uyumlu hava; sözkonusu güvenlik bürokrasisine tabandan gelen baskının da etkisi ile kaybolmaktadır.

Bu durumda, işbirliği yaptığımız kadroları iktidarda tutmak ve Türkiye'deki derin bürokrasiyi değiştirebilmek için kilit konumda bulunan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna; bizimle senkron Tayyip Erdoğan'ı oturtmak için yeni zeminler yaratmalıyız

Ortadoğu operasyonunda başlatacağımız ikinci safha; bu safha çerçevesinde Türk Devletini dönüştürme ve Kıbrıs ile ilgili planlarımız gözönüne alındığında; bu zemini bir an önce oluşturma zorunluluğu ile karşı karşıyayız.

Bu temel amaç iki kulvar üzerine oturtulmalıdır.

1) RTE/AKP arkasındaki kamuoyu desteğini derinleştirmek

2) Güvenlik bürokrasisinin Tayyip Erdoğan'a yeni bir açı ile bakmasını sağlamak

Peki bunu nasıl yapacağız ?

Aslında işin sırrı 28 Şubat sürecinde gizli.

Gelin 28 Şubatı farklı bir gözle analiz edelim.

Tayyip Erdoğan'ı iktidara; Tayyip Erdoğan'ı "anti-laik", "şeriatçı" gösteren ve bunu yaparken; "İslam"'la devleti karşı karşıya getiren anlayış taşıdı ki; AKP'nin tabanını, RP'nin marjinal tabanından, daha toplumsal zemine taşıyan işte bu negatif kampanyaydı.

Herkesi Cumhuriyet okuru zannedenlerin gaza getirilmesi ile Tayyip Erdoğan'a yönelik başlatılan kampanya; Erdoğan'ın "bir şiir yüzünden" hapse atılarak kahramanlaştırılması (algılamalardan sözediyoruz) ile taçlandırılınca; AKP denilen fenomen; başta TSK olmak üzere, bizzat AKP karşıtı dinamikleri temsil ettiği düşünülenler tarafından yaratıldı.(Bu konuda kaleme aldığım; "Haç Yolunda Değil Hac Yolunda" başlıklı raporda bu tezin ayrıntıları mevcut)

Milletin hassasiyetlerinden uzak "devlet"'e karşı; halkın içinden milletin hassasiyetlerini taşıyan bir Kasımpaşalı liderleştirildi.

Tayyip Erdoğan'a ise sadece kendisine sunulan bu tahta oturup; karizmasını kiralamak kalıyordu.

Belli güçler şimdide benzer bir sorunla karşı karşıya.

AB-D ve İsrail'le yakınlaşmanın ucunu kaçırıp; tabanı nezdinde hayal kırıklığı yaratan ve politikasızlığı; hayal bohçacısı medya tarafından bile artık perdelenmekte zorlanan AKP'nin yeniden halkın nezdinde "kahramanlaştırılması" gerekiyor ki; her kahraman için gerekli olan anti-kahraman rolüne bu sefer bizzat ABD soyunuyor.

Halkın "anti-Amerikan" zemine çekilmesi; Tayyip Erdoğan'ın "anti-Amerikan/anti İsrail" portresinden ipuçları vermeye başladığı noktada daha bir anlamlı hale geliyor.

Halledilmesi gereken ufak bir pürüz daha sözkonusu.

Eğer; nihai hedef; Türkiye'nin derin bürokrasisini (güvenlik & yargı) dönüştürmek ve bunun için Çankaya'ya küresellerle uyumlu bir isim olan RTE'yi yerleştirmekse;

sadece toplum üzerine yapılan bir operasyon yeterli olmayacaktır.

Bürokrasinin de ikna edilmesi gerekir.

Daha bir kaç sene önce "devlet düşmanı" kategorisinde bulunurken; bir kaç hokus-pokusla Başbakan olan birisini; devletin en hassas tepesi olan Çankaya'ya taşımak ayrı bir beceri gerektiriyor.

Artık "köşe" olmuş yazarların da açıkça yazdığı gibi RTE'yi Başbakanlığa ABD taşıdı.

Fakat RTE'yi Cumhurbaşkanlığı makamına; "anti-ABD" taşıyabilir. RTE'inin derin devlet nezdinde meşruiyetini ve güvenilirliğini ancak "anti-ABD" kurgulayabilir.

Toplumdan sonra; devlet mekanizmalarının da, ABD'ye karşı alternatif senaryoları düşünmeye yavaş yavaş da olsa zorlanmaya başladığı bir ortamda;

RTE, "Metal Fırtına" kitabı ile bir savaş ortamını başarı ile yürüten, ticari zekası ile savaşı durduran politikayı yaratan ve bizzat başkomutan rolündeki Genelkurmay Başkanı tarafından "Komutan" sıfatı ile rütbelendirilen bir konumda buluyor kendini.

Kısacası; bir "şiirle"; devlet düşmanlığından liderliğe taşınan RTE'nin; liderlikten Başkomutanlığa (Cumhurbaşkanlığı) geçişinin işaret fişeği bir kitapla atılıyor.

MGK'nin TESEV ayarında bir think-tank'e dönüştürüldüğü ve kriz simulasyonları icra edeceğini de hatırlamak gerekiyor .

Toplumdaki tabanın da oluşması ile birlikte; devlet bürokrasisinin ABD ile ilgili bir krizi simule etmesi ve bu ortamda RTE/AKP'nin derin bürokrasi nezdinde imajının cilalanması gündeme gelebilir.

Başta belirttiğimiz "OPERASYON ÇANKAYA"'ya dönersek...

Bu operasyonun olası safhalarını masaya yatıralım...

a) "Metal Fırtına" kitabı ile toplumdaki "anti-ABD" duyguları; RTE/AKP çevresinde odaklanır;

b) AB-D/İsrail merkezli politikası artık çok fazla deşifre olmaya başlayan AKP'nin kayan zeminide; bu "anti-ABD" hissiyatı üzerinden perdelenerek; "helal olsun bizim çocuğa; ABD'ye kafa tutuyor" cümlesini kuranlara; RTE'nin Musevi lobilerinden aldığı "Cesaret Madalyaları" da; ABD askerleri için ettiği dualar tek tek unutturulur.

c) Metal Fırtına'ya ilham kaynağı olan "TÜREV SENARYO" ile; devlet bürokrasisi nezdinde RTE/AKP'nin kriz/devlet yönetim kapasitesi cilalanır ve olası direnç noktaları yumuşatılır. RTE'nin "tüccar zihniyeti"nin; devleti en derin çıkmazlardan nasıl çıkaracağının ince bir propagandası yaplır.

d) Yürütülen yan operasyonlarla; olası bir seçimde AKP'ye karşı alternatif oluşturabilecek sağ ve sol partiler nezdinde parti tabanlarının ve toplumun kafası karıştırılır. (Bkz : Uzan Operasyonu).

Bu durumda RTE'ye düşen tek şey;

Toplum nezdinde "Anti-emperyal" söylemini kontrollü bir şekilde sivrileştirirken; arka planda gizli genelgeler, özel anlaşmalar ve becerikli danışmanlar ağı ile AB-D-İsrail ilişkilerini eskisi gibi sürdürmektir.

Bu danışıklı döğüş "anti-Amerikancılık"; kurtu gören sürüyü, en yakınındaki çobana sarılmak konusunda ikna etmeye yeter de artar bile.

Neticede karizmasını kiralayan lider Erdoğan aşağıdaki cümleyi sarfetmiş bir Başbakan'dır.

Gerçi kendi tabanıma ve seçmenlerime hitap ederken sizinle işbirliğine bu kadar istekli gözüktüğüm izlenimini vermiyorum, ama onu da anlayışla karşılayın ve bu söylediklerimi esas alın.

Gerisini siz düşünün...

Bir alternatif düşünce seansının da sonuna geldik.

Düşüncelerinizi standart medya ile durulamayı unutmayınız sevgili okur.

B.G.