www.acikistihbarat.com

10 Ocak 2005 Pazartesi





OYUN
BOZAN
PAŞA 150 BİN $'la FETHULLAH'TAN RANDEVU ALSAYDI?

Kıvanç Değirmenli




100. Yıl Mutabakatı



 

"Savunma sanayiinin amacı; başkalarından izin ve yetki almadan kullanılabilecek savunma sistemleri üretmektir"

Charles de
Gaulle

 

 

 

TSK'nın profili ayaklar altına alınırken; zamanında 28 Şubat'a çanak tutan sayfalar şimdi bir vaizi "Cumhuriyet Düşmanlığı"ndan; "Halk Kahramanlığına" terfi ettirmekle meşgul.

 

 

 

 



Fettullah Gülen'in huzuruna çıkma listesine girmek için cemaatin yönlendirdiği vakıflara ödenmesi gereken paranın; Tuncer Kılıç Paşa'nın müteahhitten aldığı para ile benzer olması akla muzip sorular getiriyor.

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye'de "Yolsuzluk" mücadelesi; bazı ekiplerin rant alanlarını kendi ekipleri için açması olarak kurgulanıyor.

 

 

 

 

 

 

 

Yolsuzlukla mücadelede; soruşturma çerçevesinde gizli kalması gereken telefon kayıtlarının gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlatılması bir yöntemse; bu sürecin Avcı kadroları bir zahmet AKP'nin başbakanı ve kadrolarının işadamları ve işadamsı isimlerle yaptıkları görüşmeleri de bir yayınlasalar da; ülke Yolsuzlukla mücadele görse.

 

 



Yoğunluğumuz nedeni ile yazılarımıza ara vermek durumunda kaldığımız anlarda; haber akışlarını bir kaç günlük bir perspektifle değerlendirme fırsatı doğuyor.

Malumunuz; Türkiye gündeminde bir günlük bir ara, Norveç gündeminde neredeyse bir aylık araya denk düştüğünden, insan klavyenin başına döndüğünde nereye başlayacağını şaşırıyor.

Bir yanda bakıyorsunuz;

Türkiye'nin en köklü kurumuna; Türkiye'nin en toy siyasi oluşumu, "Yolsuzluk" kartını oynayarak tarihinin en ciddi saldırısını gerçekleştiriyor...

Bu saldırının;

Başbakan'ınından; yardımcısına, müsteşarından, milletvekiline; haklarında nitelikli zimmetten görevi suistimale kadar bir çok yolsuzluk davası bulunan iktidar kadroları tarafından gerçekleştirilmesi tablonun vehametini bir kat daha arttırıyor...

Tablonun diğer yüzünü çevirdiğinizde...

TSK'nın profili ayaklar altına alınırken; birilerinin "Dinlerin buluştuğu kent İstanbul'da bir yanına Patriği, diğer yanına Hahambaşı'nı alarak oturacağı makam" için hazırladığı bir vaizin profili yükseltiliyor.

Zaman'la başlatılan ve Fethullah Gülen'in Türkiye'ye dönüşünün zeminini hazırlayan kamuoyu kampanyası yoğunlaşarak derinleştiriliyor...

Daha doğru düzgün Pennsylvania yazamayan muhabirlerin çanak soruları eşliğinde Fethullah Gülen "Cumhuriyet Düşmanlığı"ndan; "Halk Kahramanlığına" terfi ettiriliyor...

Ve bu; zamanında 28 Şubat sürecine çanak tutan sayfalar üzerinden yapılıyor.

Fethullah Gülen'in huzuruna çıkmak için bu gazeteler para veriyor mu bilmiyoruz ama normalde Gülen hazretleri ile görüşmek isteyenlerin cemaat tarafından nasıl yönlendirildiği; "Hocaefendi" ile görüşmek için hangi vakıflara ne kadar para ödettirildiği çok dikkatlice izleniyor.

Kaynaklarımızın belirttiğine göre; Hocaefendi'nin görüşme listesine girmek için; cemaatin gösterdiği vakfa 100-150 bin dolarlık bir bağışı hazır etmeniz gerekiyor.

O meşhur Pennsylvania ormanları altında tek başına yürürken resmedilmiş resminin altına özellikle yazmaya özen gösterdikleri üzere; yeğeninin evinde kalan; kendi evi ve hatta tek dikili bir çamı bile olmayan bu mahzun adam Türkiye'yi çam ormanına çevirmekle meşgul.

Fethullah hazretlerinin huzuruna çıkmak için gereken para ile; müteahhitten borç alan paşanın mal beyanına geçirdiği rakamın benzerliği de akla muzip bir soru getiriyor :

"Tuncer Kılıç paşa müteahhitten aldığı borç ile Fettullah Hoca'nın görüşme listesine girseydi bu duruma düşer miydi?"

Soru muzip ama işaret ettiği yön gerçek :

Neticede; TSK'ya karşı Yolsuzluk üzerinden gerçekleştirilen operasyonun dosyalarını AKP iktidarına ; Gülen cemaatinin Emniyet içindeki üst düzey kadroları sağlıyor...


Tayyip Erdoğan'a telefonda

'Merak etme Recep abi, o paşanın dosyası hazır'

diyecek kadar yakın duran "avcı" kadrolar bir yandan 28 Şubat'ın intikamını alırken; diğer taraftan boşalan rant alanını kendi ekipleri ile dolduruyorlar.

İstanbul'da adı bizde saklı PKK itirafçıları ile kurdukları şebekeler üzerinden Yahudi ve Ermeni işadamlarından para koparanlar;

bir yandan da coğrafyanın en kirli medyasına "Temizlik" , "Yolsuzluk" kahramanlığı yaptırarak; gizli olması gereken telefon görüşmelerini çarşaf çarşaf yayınlatıyorlar.

Tabi bir taşla bir kaç kuş vurmayı ihmal etmeden :

Emekli kadroları deşifre ederken; görevdeki kadrolara "hareket edersen kendini çarmıha gerilmiş bulursun" mesajını çok net bir şekilde iletiyorlar.

Bu kadrolarda sözkonusu avcı kadroların elindeki dosyaların içinde ne olduğunu çok iyi bildiklerinden; AB-D süreci maskesi altında ülkenin peşkeş çekilmesini seyretmekten başka bir şey yapmıyorlar ve oyunu kuralına göre oynarken; yeni dosyalara yeni malzemeler sağlamakla meşguller.

Serdar Kuru'nun yazısına başlık attığı üzere; "Yolsuzluk" edebiyatı üzerinden para muslukları el değiştiriyor ve bu arada eski "Yolsuzluklar" yenilerine yer açmak için tasfiye ediliyor.

Sonuçta olan Yargıya; MİT'e, TSK'ya oluyor...

Üç beş paşanın veya görevlinin namusu,şerefi onların bu millete vermesi gereken hesap ama onların taşıdığı üniforma üzerinden saldırı; birilerinin taşeronluğu aracılığı ile bize gerçekleşiyor.

Sahi bu arada...

Paşalardan; MİT mensuplarına herkesin telefon görüşmesini çarşaf çarşaf yayınlatarak yolsuzluk mücadelesi yapan kadrolar...

Bir zahmet Başbakan'ın işadamları ile ve işadamı/mafya sınırında duran işadamsı isimlerle (Çamlıca sırtlarında yapılan bir kaç tanesini yayınlasalar yeter) yaptığı görüşmeleri de yayınlasalar da;

Bu millet yolsuzlukla mücadele nasıl yapılırmış görsün.

Recep Abi izin vermez mi?


K.D.